Ve 10 Mayıs 2022, Karanlığın İçine Bir Adım Atmak
Bu tarihten bir hafta önce İstanbul’a gelmiştim zaten. 9 Mayıs gecesi Sabiha Gökçen havalimanına gittim. Uçuş erken saatte olduğu için geceyi orda geçirmeyi planlamıştım. Heyecandan asla uyuyamıyor zihnimden hızla akan düşünceler arasında bir görünüp bir kayboluyordum. Gecenin sessizliği yerini sisli bir bahar sabahına bırakırken ben de uçağa doğru ilerledim. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir buçuk saatlik süre sonunda Makedonya’nın başkenti Üsküp’e indik. Ben, yarım yamalak İngilizcem, bir valizim bir de sırt çantam…
Hep
istediğim şeyi yapmıştım ama tuhaf hissediyordum.Tek başıma hiç bilmediğim bir
ülkedeyim ve hiç kimseyi tanımıyorum. Dillerini dahi bilmiyorum. Ufak çaplı bir
beyin sarsıntısından sonra şehre giden bir servise son yolcu olarak binip
kendimi şehir merkezine attım. Daha sonra tuttuğum eve gittim ve ev sahibim
Silvija’yla biraz sohbet ettik. Artık biraz daha kendime gelmiştim. İki gün
boyunca dinlenme bilmeden Makedonya’nın altını üstüne getirdikten sonra
Arnavutluk’a gitmek için yola koyuldum.
Beklerken Harun diye bir Türkle tanıştım. Harun da benim gibi tek başına ilk kez dünyayı gezmeye başlamış. Kontrolde Türk olduğunu farkettiklerinde onu da ülkeye almadılar. Bu arada otobüs gitti ve biz birlikte sınırda kaldık. Biz bir taraftan ne yapacağımızı düşünürken bir taraftan da başka bir polisle konuşmaya başladık. Dönen dümenden hiçbir haberi olmayan Diana bize inandı ve uzun çabalarımız sonrası ülkeye aldı sağ olsun. Girdik de neyle gideceğiz dağın başındayız. Yürüyerek gitmek 3 gün sürüyor. Tam o sırada otostop çekerken bir Mercedes durdu. Sırp Peter abimiz bizi aldı ve Mostar yolunda Trebinje diye bir kasabaya bıraktı. Oradan ben Saraybosna’ya, Harun Mostar’a bilet aldı ve ayrıldık. Yola devam ediyordum. Yaşadıklarım şaka gibi geliyor bir taraftan kendime güvenim iyiden iyiye artıyordu. Şu işten de yırttın ya diyorum helal be Malik!
Şimdi geriye dönüp baktığımda bunları fark edince ister istemez mutlu oldum. Umarım bundan sonra da her şey böyle devam eder. Bunun için de elimden geleni yapmaya kararlıyım. Çünkü kendimle ilgili açgözlü olduğumu kabul edeceğim tek şey belki de tüm dünyayı gezip görme fikri. Tüm ülkeleri gezip oralardan kendine bir şeyler katmak, tüm kültürleri görmek, tanımak inanılmaz bir deneyim olurdu. En başında da dediğim gibi bilgi ve tecrübe doyumsuzluğu ile kendi varoluşumu anlamlandırmak en büyük derdim. Bu yüzden yoldayım, artık yollardayım..
Bu yazıyı yazarken aynı zamanda benim için rüya gibi yeni bir yolculuğa hazırlanıyorum. Küçüklüğümden beri kitaplardan görüp de hep merak ettiğim Dünyanın Yedi Harikası’ndan ayakta kalan tek eser olan piramitler için Mısır’a gidiyorum. Aynı zamanda dünyanın her kıtasına en az bir defa seyahat etme hayalim için Avrupa’dan sonra ikinci durağım olan bambaşka bir kıtaya Afrika’ya gidiyorum. Heyecanlanmamak elde değil…
Eveeet… Buraya kadar okuduysanız muhtemelen siz de kendi yolculuğunuza çıkmaya çok yakınsınız demektir. Benim bu yaşıma kadar aldığım en güzel karardı. Bu yüzden sizi de bu yolculuğa çıkmaya davet ediyorum. Dil bilmeme, tek başına yapamam korkusu, maddi zorluklar bunlar gerçekten asla birer bahane değil olmamalı da. Yolda kazandıklarınızı gördüğünüzde ve başarma mutluluğunu tattığınızda bunun için her türlü riskin alınması gerektiğini farkedeceksiniz. Yeter ki gerçekten isteyin. En büyük engel insanın kendisi, kapının eşiği. Bunları aştıktan sonra yol size sahip çıkıp zaten bir yerlere götürüyor ve emin olun böylesi daha güzel daha değerli oluyor. Benim hikayem böyle başladı. Nereye kadar gider ilerde neler olur hiçbir fikrim yok ama bildiğim tek bir şey var: Ben hep mutlu olduğum bu yoldan yürüyeceğim. Belki ilerde her şey yolunda giderse bir yerlerde denk gelebiliriz.
Yollarda görüşmek üzere!
0 Yorumlar